Please ensure Javascript is enabled for purposes of website accessibility
array(16) { ["id"]=> int(364) ["tarih"]=> string(19) "2025-04-17 11:11:43" ["gorselbuyuk"]=> string(39) "202504171112351744877555gorselbuyuk.jpg" ["gorselkucuk"]=> string(39) "202504171112361744877556gorselkucuk.jpg" ["gorselgizli"]=> int(0) ["tip"]=> int(1) ["aktif"]=> int(1) ["link"]=> string(0) "" ["fixed"]=> int(0) ["pageid"]=> int(264) ["lang"]=> string(2) "tr" ["baslik"]=> string(91) "Serdar Marangoz InBusiness Dergisi’nde Mustafa Orhun Çetin’in Sorularını Yanıtladı" ["gorselalttag"]=> string(0) "" ["giris"]=> string(241) "Enerji sektörü, 2024'ü bir istikrar içinde geçirdi?Dövizdeki hareketlerin durağan olması şirketler açısında öngörülebilir bir yıl olmasını sağladı. Ancak durağan görünen bu yıl, büyük dönüşümlere de sahne oldu. " ["icerik"]=> string(19058) "

Enerji sektörü, 2024'ü bir istikrar içinde geçirdi?Dövizdeki hareketlerin durağan olması şirketler açısında öngörülebilir bir yıl olmasını sağladı. Ancak durağan görünen bu yıl, büyük dönüşümlere de sahne oldu. Türkiye yenilenebilir enerjide bir süredir kurulu güç konusunda sıçrama yaşamazken önceden alınan lisansların sonucunda aktifleşen tesisler özellikle güneş enerjisinde önemli bir yükselişe neden oklu. Aydem Enerji, yenilenebilirenerjinin neredeyse her alanında aktif yatırım yapan şirketlerden biri. Özel sektörde ilk hidroelektrik santrali hayata geçiren ve yenilenebilir enerjiye tam bağımlı yapısıyla şirket, 2024'te yalnızca mevcut kapasitesini artırmakla kalmadı; aynı zamanda Türkiye'de hibrit santraller ve türbin dönüşümleriyle enerji verimliliğinde önemli adımlar attı. Peki, rüzgar ve güneşte yeni yatırımlarla büyüyen şirket, hangi stratejilerle fark yaratıyor? Türkiye'nin en büyük hibrit güneş santralini hayata geçirdiklerini belirten Aydem Enerji CEO'su Serdar Marangoz, izledikleri stratejiyi INBUSINESS'a anlattı. Marangoz'un en büyük projesi ise yönetime geçtiği anda karşısına gelen yeni yatırım projesine farklı bir yön vermek oldu. Kapasite artışını türbin sayısını değil gücünü artırarak yapan şirket sektöre de örnek olan bir başarıya imza attı. Yalnızca şirketin performansını değil, aynı zamanda sektöre dair büyük resmi de çizen Marangoz ile sektörün 2025'te nasıl şekilleneceğinden yüzer santraller ve offshore rüzgar projelerine kadar pek çok kritik gelişmeyi konuştuk. 

Enerji sektörü ve 2024'ü nasıl geçirdi? 

Elektrik fiyatlarıyla başlayacak olursak, 2024 yılı sakin, durağan ve öngördüğümüz şekilde geçti. Sektörde satın alma, borçlanma ve geri dönüşler döviz ile gerçekleştiği için bu durağanlık bizim yıl başı tahminlerimizin tutmasına neden oldu. Ancak yenilenebilir enerjide en etkin faktör iklim. Hidroelektriksantrallerimiz, toplam üretimimizin yüzde 20'sini karşılıyor ve son yıllarda bu santrallerde ciddi bir üretim düşüşü gözlemliyoruz. 2024 son yılların en düşük üretim seviyesine ulaştığımız yıl oldu. Tabii ki bunu da öngörereksantrallerimizin yanma hibrit güneş santralleri ve ek rüzgar kapasiteleri ekleyerek negatif etkiyi büyük ölçüde dengelemeyi başardık. 

Tamamen yenilenebilir kaynaklara odaklandınız. Buradan bahsedebilir misiniz?

 Denizli'de jeotermalimiz var. Grup için büyük bir etkisi yok yaklaşık 6 MW civarında bir kurulu gücü var. Bizim asıl gücümüz hidroelektrik, rüzgar ve güneş tarafında. 2024'te Uşak'taki rüzgar santralimize kapasite artışı için saha çalışmalarını bitirdik. 36 MW daha eklenecek. Saha kurulumu bitti, kabul süreçlerinin yıl içinde tamamlanmasını bekliyoruz. Ancak bu yatırımın ayrı bir önemi var. Teknoloji her geçen gün gelişiyor. Önceden kurduğumuz tesislerde her bir türbin 1,5 MW güce sahipken yeni diktiklerimiz 6 MW gücünde. Hangi türbinin en iyi rüzgar aldığını 4-5 yıldır ölçüyoruz. En iyi rüzgar aldığımız yerlerdekileri sökerek yerlerine 6 MW olanları koysak nasıl olur diye baktık ve bizim açımızdan mantıklı bir yatırım olduğunu görerek bu noktada kapasite artışını gerçekleştirdik. Bunu da Türkiye'de ilk kez biz yaptık. 

Bu proje var mıydı yoksa sizin CEO olduktan sonra karar verdiğiniz bir çalışma mı? 

Grubun tüm odalarında tek tek gezdim. Dokuz yıl dağıtım tarafındaydım. Sonra holdinge gelerek ticaret grup başkanı oldum. Oradan da perakende şirketlerine iki yıl genel müdürlük yaptım. Sonrasında yenilenebilir enerji genel müdürü oldum. Genel müdür olduğumda bu proje önümdeydi. Yeni aldığımız arazilere 6x6 olmak üzere toplamda 36 MW proje vardı. Ben dedim ki "Arkadaşlar biraz duralım. Bana bir izin verin. Tekrar bakalım o projeye." Tekrar analiz ettik. Belki iki ay geç başladık ama bu dönüşümü yaparak başladık projeye. Başarılı da olduk. 

Rüzgar enerjisi santrallerinde her bir türbin için izin gerekiyor. Siz bu süreci nasıl yönettiniz?

Söküp yerine koyduğunuzda da bazı izinleri almanız gerekiyor. Değişen yüksekliğe göre uçuş izinleri, kanatların çapına göre iz düşüm izinleri, bazı arazi izinlerinin genişletilmesi... Bunları yaptık ve karşılığında EPDK da projemizi çok beğendi. Ben bizzat gidip anlattım. Böyle bir isteğin ilk defa olduğunu belirttiler. Gelecekte de böyle talepler olacak. Çünkü eski santrallerde böyle dönüşümler yapılacaktır. "Biz bunu bir şablon halinde yapalım, iznini çıkaralım. Yeni gelenlere de o şablon üstünden izin verelim" dediler. 

Eski türbinler nasıl değerlendiriliyor bu durumda? 

Eskileri satabilir ya da yedek parça olarak kullanabilirsiniz. Çünkü teknoloji eskidikçe yedek parça erişimi de zorlaşıyor. Çok anlamlı sonuçlar üretiyor bu değişim. Bunun yanında 4 türbin yerine 1 türbin dikildiğinde bakım onarım maliyetleri de azalıyor ve geleceğe doğru çok güzel bir renovasyon yapmış oluyorsunuz. 2024 bunları hayata geçirirken yenilerini planladığımız bir yıl oldu bizim için.

Aydem sektörde nasıl bir etkiye sahip? 

Şöyle bir geriye gittiğimizde Türkiye'deki özel girişimle yapılmış ilk hidroelektrik santralini biz yaptık. Özelleşen ilk dağıtım şirketi 2008 yılında yine bizde. Grubumuz ilkleri seviyor. Keza az önce konuştuğumuz türbin değişimi de ilk. 2024'te bir taraftan da hazırlıklar yaptık. Urfa'da 400 MVV'lık kurulu güçlü, 400 MW depolama lisanslı güneş santrali ön lisansımız var. Onun çalışma ve fizibiliteleriyle ilgili hazırlıklarına devam ettik. Yılsonunda satın alma aşamasına getirmeye çalışıyoruz. Kırklareli Kızılağaç'ta 100 MW yine depolamak rüzgar ön lisansımız var. Orada ölçüm direğimizle 11 aylık verileri topladık. İkinci ölçüm direğini dikiyoruz. Rüzgar enerjisinde emin olmak çok önemli. Ormanlık bölge olduğu için biraz izinler vakit alıyor. Bir de onun hazırlıklarına devam ettik. Yani bir yandan da bin 200 MVV'lık kurulu gücümüzü bin 800'e doğru evirmek için projelerin altyapılarına çalıştık 2024'te. Grup olarak salt yenilenebilir yani tek tüzel kişi altında yüzde 100 yenilenebilir olan bizden daha büyük bir yapı yok diyebilirim. Bu öncülüğümüzü devam ettirmek istiyoruz. Aydem Enerji ile 2024'te yüzde 12 büyüme performansıyla 131 milyar 429 milyon lira, Aydem Yenilenebilir Enerji ile yüzde 4 büyüyerek, 6 milyar 584 milyon lira ciro elde ettik.

Bir de hibrit santraller var. Bu alanda neler yapıyorsunuz? 

Türkiye'nin en büyük hibrit güneş santralini yaptık. Uşak'ta 82 MW gücünde. Harika bir iş oldu. Hibritin güzelliği yenilenebilir enerjideki verimlilik kaybını azaltması. Güneşte yüzde 17-22, rüzgarda 30 ila 40 arasında alınır verimlilik. Bu nedenle Türkiye'nin kurulu gücünün yüzde 55'i yenilenebilir olduğu halde üretiminin yüzde 40 ila 45'i yenilenebilir kaynaklardan geliyor. Hibrit santraller rüzgarda yaşanan boşluklarda güneşten doldurarak kapasite faktörünün etkin kullanımı ile ülke ekonomisine katkı sağlıyor. 

Ağırlığınız rüzgarda olsa da güneş tarafına bakışınız nasıl? Alan kullanımı açısından mı değerlendiriyor yatırımcı burada seçim yaparken? 

Bence yatırımcı gözüyle alan üçüncü dördüncü sırada kalıyor. Asıl mesele kapasite faktörü dediğimiz konu. 800 bin dolara yüzde 30 kapasite faktörlü rüzgar ya da 500 bin dolara yüzde 20 verimlilikle güneş mi? Yani oradaki fayda maliyetinde hangisi anlamlıysa aslında onu tercih etmek lazım. Tam olarak buna bakıyoruz biz. 

Öngörülebilirlik açısından hangisi öne çıkıyor? 

Güneş kesinlikle daha öngörülebilir. Rüzgarda çok iyi ölçmeniz lazım. Ölçümlerinizi, konumlandırmayı çok doğru yapmanız lazım. Etkileşim analizi dediğimiz şeyleri yapmanız gerekiyor. Çok detaylı hesapları var bunun. Türbin çalışırken onun arkasında yarattığı rüzgar dalgası arkadaki türbini olumsuz etkileyebiliyor mesela. Tüm bu analizlerin çok iyi yapılması gerekiyor.

Biryandan da rüzgarda yeni bir alan açılıyor. Denizüstü santraller için alanlar belirlendi. Oraya nasıl bakıyorsunuz? 

Verimler çok yüksek. Dünyada da çok popüler bir konu. Bizim kıyı şeridimiz çok müsait bunun için. Offshore (deniz üstü) gelecek. Biz ülkede rüzgarla yapılan herhangi bir işe tabii ki dahil olmak isteriz. Ancak rakamların geldiği nokta itibarıyla yüzümüzü biraz daha dışarı çevirmeyi tercih ediyoruz bu dönemde. 

Depolamalı santraller için de lisans aldınız. Batarya konusu hakkında düşünceleriniz neler? 

500 MW lisansımız var. Depolama meselesinin enerjideki önemli kırılma noktalarından biri olacağını düşünüyorum. Yani bundan 10 yıl önce baktığımızda iş buraya gidiyordu. Bence bataryaların verimleri arttıkça, maliyetleri düştükçe bütün hayatımıza girecek. Hatta elektrik kesintilerinden etkilenmemek için bütün cihazların içine girecek: televizyonların, buzdolaplarının... Hayal edin, dağıtık olarak şebekede inanılmaz bir batarya kapasitesi olacak. Elektrikler teorik olarak kesildiğinde ya da bakım için gittiğinde bile evler kendini idame edebilir durumda olacak. Belki giriş kapılarımızın yanma önce paneller halinde girecek bu bataryalar. Bu iş geliyor... Fütüristtik bir gelecek değil bu düşünce yani... Gelecek bu yönde. Kompakt olması ve konforu artırması nedeniyle talep görecek. Tek iş maliyetin aşağı gelmesi. Güneşte de yaşadık bunu. Solar PV panellerde üçte bir seviyelere düştü fiyatlar son üç dört yılda. Dünyada bu kadar talep varken bir taraftan da üretim sektörü deli gibi bataryaya yatırım yaparken halihazırda ucuzlamaya başladı. MW başına 350 bin dolar seviyelerinden 150 bin dolarları konuşacak seviyeye geldik. Daha da inecek. Depolamalı santral tarafında Türkiye öncü davrandı ve doğru bir iş yapıldığını düşünüyorum. 

Şu ana dek 2024'ü konuştuk. Peki, 2025 nasıl bir sene olacak? Ne bekliyorsunuz?

Şubat ayında dağıtım şirketimizle eurobond kupon ödememizi yaptık. 750 milyon dolarlık tahvilin ikincisi de yıl içinde olacak. 2025'te dolar nezdinde elektrik fiyatların yine durağın olacağını öngörüyoruz. Bizim bu yıl gündemimizde önemli yer tutan konular yüzer ve hibrit santraller. Bizim ikisi büyük barajlı 25 tane hidroenerji santralimiz var. Adıgüzel Santrali aynı zamanda sulama barajı ve elektrik üretiyor. Bir de en büyük yatırımımız Adana'da Göktaş Santrali. İkisi toplam 275 MW kurulu güce sahip. Baraj üstünde konuşlanacak yüzer santraller ile yazın üretim yapılamayan dönemde hibrit bir şekilde değerlendirebileceğiz. Bunun mevzuat altyapısının ilk adımı atıldı. Devlet Su İşleri tarafından çıkarılacak bir yönetmeliği bekliyoruz. O zaman da bunun için hazırlanacağız. 50 MWgücünde bir lisansımız var yüzer santralde. Öte yandan yenilenebilir enerji üretiminde bizim için yağışlar da önemli ancak yağmuru değil karı severiz biz. Dağlardaki karın yavaş erimesi tüketimin yoğunlaştığı yaz aylarında suyun bol olmasını sağlar. Bu sene dağlara baktığımızda kar seviyesi geçen seneden daha iyi görünüyor. Dolayısıyla üretim tarafında bütçemizi geçen seneye göre daha yukarıda yaptık.

Üretim yanında sizin bir de dağıtım tarafınız var. Orayla ilgili ne söyleyebilirsiniz? 

Dağıtım sektörü, her yıl 2 milyar dolardan fazla yatırım yapılan dev bir alan. Aydem Enerji olarak bizim için de çok önemli bir iş. ADM ve GDZ şirketlerimizle Aydın, Denizli, Muğla, İzmir ve Manisa gibi Türkiye'nin en hızlı gelişen bölgelerinde hizmet veriyoruz. Grubumuzun karlılığının yaklaşık yüzde 70'i dağıtım faaliyetlerinden geliyor. 2025 dağıtım sektörü için çok önemli bir yıl. Her beş yılda bir, dağıtım tarifeleri belirleniyor ve 2025'te dördüncü uygulama dönemini tamamlayarak 2026-2030 dönemi için hazırlıklara başladık. İş gücü yoğun bir sektör olduğu için işçilik maliyetlerinin artışı, enflasyonist baskılar ve finansmana erişimdeki zorluklar bizi de etkiledi. Bu süreçte finansal istikrarı sağlamak ve yatırımları sürdürebilmek için Ekim ayında GDZ Dağıtım tarafında 400 milyon dolarlık tahvil ihracı gerçekleştirdik. Bu sadece bizim için değil, sektör açısından da önemli bir adımdı. Dağıtım sektörünü diğerlerinden ayıran en büyük fark, yatırımları durduramamanızda. Şehirler büyüyor, elektrik talebi sürekli artıyor ve bu talebe cevap verebilmek için altyapı yatırımlarının kesintisiz devam etmesi gerekiyor. Bu yüzden dağıtımda süreklilik esastır. 

Ne kadarlık bir yatırımı var şirketin? 

Trafoların yerleştirilmesi, direklerin ve altyapının kurulması... 2024'ten önceki üç yılda 720 milyon dolar mertebesinde sadece dağıtım sektörüne yatırım yaptık ve her yıl yaklaşık 200 milyon dolar yatırım yapacağımızı öngörüyoruz. Önümüzdeki dört yıllık dönemde tüm dağıtım sektörünün 10 milyar dolar yatırım yapması bekleniyor. Ayrıca bizim yaptığımız Eurobond bu açıdan da çok değerliydi. Sektör İçin nasıl bir önemi var? Sektörde ilk defa yabancılara giderek, dağıtımın Türkiye'de sağlıklı bir sektör olduğunu ve geri dönüşleri gösterdik. Bir ay içinde 400 milyon dolar getirebildik. Şu an yurt dışındaki birçok önemli yatırımcı artık Türkiye'deki dağıtım sektörünün farkında, biliyor ve bunun önünü açtığımızı ve arkasının geleceğini düşünüyorum. Türkiye'nin yüzde 10-12'sine tekabül eden elektriği biz dağıtıyoruz. Önemli bir yıl bizim için. Şimdi 2026-2030 tarife dönemine hazırlıklarımızı yapıyoruz. 

Dağıtım sektörü sizin için karlı bir alan mı? 

Dağıtım ayağımızdan memnunuz. Marjların yüksek olmadığı ama hacmin yüksek olduğu ve düzenli nakit akışının sağlandığı bir alan. Enerji yatırımları zaten kısa vadeli işler değil. Santral tarafında 6 ila 8 yılda bu yatırım dönüyor. Dağıtımda da aynı. Yani karıyla beraber 10 yılda dönen bir işten bahsediyorsunuz. Ama ülkeye fayda sağlayan, yapması keyifli bir iş. Elektriğin nasıl ulaştırıldığını, zahmetli tarafını anlamak önemli. Çünkü bunu bilmeden önce yani üretip verdiğinizde hayatın orada bittiğini düşünebilirsiniz. İnsanlara dokunan tarafını bilmek ve insanların oradaki hissiyatını anlamak çok katma değerli. 

Bakanlığın süper izin isimli bir çalışması var bu konuda neler düşünüyorsunuz?

Bu mesele sektör için çok değerli. Çünkü bu ülkenin enerjiye ihtiyacı var ve önünde büyüyecek geniş bir alan var. OECD ülke ortalamasına baktığınızda yıllık 8 MW saat olan tüketim bugün bizim ülkemizde 3.3 MW saat. Yani bizim önümüzde daha uzunca bir yol var. Cari açığa baktığınızda 2023 sonunu hatırlıyorum işte yüzde 80'i neredeyse enerjiden kaynaklanıyor. Yabancı borç verenler açısından baktığımızda dışarıdan ülkedeki bu tür izin süreçlerinin uzaması belirsizlik yaratıyor. Süper izin meselesiyle birlikte cari açık bir an önce düşürecek adımlar daha hızlı atılacak ve finansmana erişim de bu kararlılığı gören borç verenler nezdinde pozitif bir sonuç doğuracak.

 

" ["pdf"]=> NULL }

Serdar Marangoz InBusiness Dergisi’nde Mustafa Orhun Çetin’in Sorularını Yanıtladı

17.04.2025
Serdar Marangoz InBusiness Dergisi’nde Mustafa Orhun Çetin’in Sorularını Yanıtladı

Enerji sektörü, 2024'ü bir istikrar içinde geçirdi?Dövizdeki hareketlerin durağan olması şirketler açısında öngörülebilir bir yıl olmasını sağladı. Ancak durağan görünen bu yıl, büyük dönüşümlere de sahne oldu. Türkiye yenilenebilir enerjide bir süredir kurulu güç konusunda sıçrama yaşamazken önceden alınan lisansların sonucunda aktifleşen tesisler özellikle güneş enerjisinde önemli bir yükselişe neden oklu. Aydem Enerji, yenilenebilirenerjinin neredeyse her alanında aktif yatırım yapan şirketlerden biri. Özel sektörde ilk hidroelektrik santrali hayata geçiren ve yenilenebilir enerjiye tam bağımlı yapısıyla şirket, 2024'te yalnızca mevcut kapasitesini artırmakla kalmadı; aynı zamanda Türkiye'de hibrit santraller ve türbin dönüşümleriyle enerji verimliliğinde önemli adımlar attı. Peki, rüzgar ve güneşte yeni yatırımlarla büyüyen şirket, hangi stratejilerle fark yaratıyor? Türkiye'nin en büyük hibrit güneş santralini hayata geçirdiklerini belirten Aydem Enerji CEO'su Serdar Marangoz, izledikleri stratejiyi INBUSINESS'a anlattı. Marangoz'un en büyük projesi ise yönetime geçtiği anda karşısına gelen yeni yatırım projesine farklı bir yön vermek oldu. Kapasite artışını türbin sayısını değil gücünü artırarak yapan şirket sektöre de örnek olan bir başarıya imza attı. Yalnızca şirketin performansını değil, aynı zamanda sektöre dair büyük resmi de çizen Marangoz ile sektörün 2025'te nasıl şekilleneceğinden yüzer santraller ve offshore rüzgar projelerine kadar pek çok kritik gelişmeyi konuştuk. 

Enerji sektörü ve 2024'ü nasıl geçirdi? 

Elektrik fiyatlarıyla başlayacak olursak, 2024 yılı sakin, durağan ve öngördüğümüz şekilde geçti. Sektörde satın alma, borçlanma ve geri dönüşler döviz ile gerçekleştiği için bu durağanlık bizim yıl başı tahminlerimizin tutmasına neden oldu. Ancak yenilenebilir enerjide en etkin faktör iklim. Hidroelektriksantrallerimiz, toplam üretimimizin yüzde 20'sini karşılıyor ve son yıllarda bu santrallerde ciddi bir üretim düşüşü gözlemliyoruz. 2024 son yılların en düşük üretim seviyesine ulaştığımız yıl oldu. Tabii ki bunu da öngörereksantrallerimizin yanma hibrit güneş santralleri ve ek rüzgar kapasiteleri ekleyerek negatif etkiyi büyük ölçüde dengelemeyi başardık. 

Tamamen yenilenebilir kaynaklara odaklandınız. Buradan bahsedebilir misiniz?

 Denizli'de jeotermalimiz var. Grup için büyük bir etkisi yok yaklaşık 6 MW civarında bir kurulu gücü var. Bizim asıl gücümüz hidroelektrik, rüzgar ve güneş tarafında. 2024'te Uşak'taki rüzgar santralimize kapasite artışı için saha çalışmalarını bitirdik. 36 MW daha eklenecek. Saha kurulumu bitti, kabul süreçlerinin yıl içinde tamamlanmasını bekliyoruz. Ancak bu yatırımın ayrı bir önemi var. Teknoloji her geçen gün gelişiyor. Önceden kurduğumuz tesislerde her bir türbin 1,5 MW güce sahipken yeni diktiklerimiz 6 MW gücünde. Hangi türbinin en iyi rüzgar aldığını 4-5 yıldır ölçüyoruz. En iyi rüzgar aldığımız yerlerdekileri sökerek yerlerine 6 MW olanları koysak nasıl olur diye baktık ve bizim açımızdan mantıklı bir yatırım olduğunu görerek bu noktada kapasite artışını gerçekleştirdik. Bunu da Türkiye'de ilk kez biz yaptık. 

Bu proje var mıydı yoksa sizin CEO olduktan sonra karar verdiğiniz bir çalışma mı? 

Grubun tüm odalarında tek tek gezdim. Dokuz yıl dağıtım tarafındaydım. Sonra holdinge gelerek ticaret grup başkanı oldum. Oradan da perakende şirketlerine iki yıl genel müdürlük yaptım. Sonrasında yenilenebilir enerji genel müdürü oldum. Genel müdür olduğumda bu proje önümdeydi. Yeni aldığımız arazilere 6x6 olmak üzere toplamda 36 MW proje vardı. Ben dedim ki "Arkadaşlar biraz duralım. Bana bir izin verin. Tekrar bakalım o projeye." Tekrar analiz ettik. Belki iki ay geç başladık ama bu dönüşümü yaparak başladık projeye. Başarılı da olduk. 

Rüzgar enerjisi santrallerinde her bir türbin için izin gerekiyor. Siz bu süreci nasıl yönettiniz?

Söküp yerine koyduğunuzda da bazı izinleri almanız gerekiyor. Değişen yüksekliğe göre uçuş izinleri, kanatların çapına göre iz düşüm izinleri, bazı arazi izinlerinin genişletilmesi... Bunları yaptık ve karşılığında EPDK da projemizi çok beğendi. Ben bizzat gidip anlattım. Böyle bir isteğin ilk defa olduğunu belirttiler. Gelecekte de böyle talepler olacak. Çünkü eski santrallerde böyle dönüşümler yapılacaktır. "Biz bunu bir şablon halinde yapalım, iznini çıkaralım. Yeni gelenlere de o şablon üstünden izin verelim" dediler. 

Eski türbinler nasıl değerlendiriliyor bu durumda? 

Eskileri satabilir ya da yedek parça olarak kullanabilirsiniz. Çünkü teknoloji eskidikçe yedek parça erişimi de zorlaşıyor. Çok anlamlı sonuçlar üretiyor bu değişim. Bunun yanında 4 türbin yerine 1 türbin dikildiğinde bakım onarım maliyetleri de azalıyor ve geleceğe doğru çok güzel bir renovasyon yapmış oluyorsunuz. 2024 bunları hayata geçirirken yenilerini planladığımız bir yıl oldu bizim için.

Aydem sektörde nasıl bir etkiye sahip? 

Şöyle bir geriye gittiğimizde Türkiye'deki özel girişimle yapılmış ilk hidroelektrik santralini biz yaptık. Özelleşen ilk dağıtım şirketi 2008 yılında yine bizde. Grubumuz ilkleri seviyor. Keza az önce konuştuğumuz türbin değişimi de ilk. 2024'te bir taraftan da hazırlıklar yaptık. Urfa'da 400 MVV'lık kurulu güçlü, 400 MW depolama lisanslı güneş santrali ön lisansımız var. Onun çalışma ve fizibiliteleriyle ilgili hazırlıklarına devam ettik. Yılsonunda satın alma aşamasına getirmeye çalışıyoruz. Kırklareli Kızılağaç'ta 100 MW yine depolamak rüzgar ön lisansımız var. Orada ölçüm direğimizle 11 aylık verileri topladık. İkinci ölçüm direğini dikiyoruz. Rüzgar enerjisinde emin olmak çok önemli. Ormanlık bölge olduğu için biraz izinler vakit alıyor. Bir de onun hazırlıklarına devam ettik. Yani bir yandan da bin 200 MVV'lık kurulu gücümüzü bin 800'e doğru evirmek için projelerin altyapılarına çalıştık 2024'te. Grup olarak salt yenilenebilir yani tek tüzel kişi altında yüzde 100 yenilenebilir olan bizden daha büyük bir yapı yok diyebilirim. Bu öncülüğümüzü devam ettirmek istiyoruz. Aydem Enerji ile 2024'te yüzde 12 büyüme performansıyla 131 milyar 429 milyon lira, Aydem Yenilenebilir Enerji ile yüzde 4 büyüyerek, 6 milyar 584 milyon lira ciro elde ettik.

Bir de hibrit santraller var. Bu alanda neler yapıyorsunuz? 

Türkiye'nin en büyük hibrit güneş santralini yaptık. Uşak'ta 82 MW gücünde. Harika bir iş oldu. Hibritin güzelliği yenilenebilir enerjideki verimlilik kaybını azaltması. Güneşte yüzde 17-22, rüzgarda 30 ila 40 arasında alınır verimlilik. Bu nedenle Türkiye'nin kurulu gücünün yüzde 55'i yenilenebilir olduğu halde üretiminin yüzde 40 ila 45'i yenilenebilir kaynaklardan geliyor. Hibrit santraller rüzgarda yaşanan boşluklarda güneşten doldurarak kapasite faktörünün etkin kullanımı ile ülke ekonomisine katkı sağlıyor. 

Ağırlığınız rüzgarda olsa da güneş tarafına bakışınız nasıl? Alan kullanımı açısından mı değerlendiriyor yatırımcı burada seçim yaparken? 

Bence yatırımcı gözüyle alan üçüncü dördüncü sırada kalıyor. Asıl mesele kapasite faktörü dediğimiz konu. 800 bin dolara yüzde 30 kapasite faktörlü rüzgar ya da 500 bin dolara yüzde 20 verimlilikle güneş mi? Yani oradaki fayda maliyetinde hangisi anlamlıysa aslında onu tercih etmek lazım. Tam olarak buna bakıyoruz biz. 

Öngörülebilirlik açısından hangisi öne çıkıyor? 

Güneş kesinlikle daha öngörülebilir. Rüzgarda çok iyi ölçmeniz lazım. Ölçümlerinizi, konumlandırmayı çok doğru yapmanız lazım. Etkileşim analizi dediğimiz şeyleri yapmanız gerekiyor. Çok detaylı hesapları var bunun. Türbin çalışırken onun arkasında yarattığı rüzgar dalgası arkadaki türbini olumsuz etkileyebiliyor mesela. Tüm bu analizlerin çok iyi yapılması gerekiyor.

Biryandan da rüzgarda yeni bir alan açılıyor. Denizüstü santraller için alanlar belirlendi. Oraya nasıl bakıyorsunuz? 

Verimler çok yüksek. Dünyada da çok popüler bir konu. Bizim kıyı şeridimiz çok müsait bunun için. Offshore (deniz üstü) gelecek. Biz ülkede rüzgarla yapılan herhangi bir işe tabii ki dahil olmak isteriz. Ancak rakamların geldiği nokta itibarıyla yüzümüzü biraz daha dışarı çevirmeyi tercih ediyoruz bu dönemde. 

Depolamalı santraller için de lisans aldınız. Batarya konusu hakkında düşünceleriniz neler? 

500 MW lisansımız var. Depolama meselesinin enerjideki önemli kırılma noktalarından biri olacağını düşünüyorum. Yani bundan 10 yıl önce baktığımızda iş buraya gidiyordu. Bence bataryaların verimleri arttıkça, maliyetleri düştükçe bütün hayatımıza girecek. Hatta elektrik kesintilerinden etkilenmemek için bütün cihazların içine girecek: televizyonların, buzdolaplarının... Hayal edin, dağıtık olarak şebekede inanılmaz bir batarya kapasitesi olacak. Elektrikler teorik olarak kesildiğinde ya da bakım için gittiğinde bile evler kendini idame edebilir durumda olacak. Belki giriş kapılarımızın yanma önce paneller halinde girecek bu bataryalar. Bu iş geliyor... Fütüristtik bir gelecek değil bu düşünce yani... Gelecek bu yönde. Kompakt olması ve konforu artırması nedeniyle talep görecek. Tek iş maliyetin aşağı gelmesi. Güneşte de yaşadık bunu. Solar PV panellerde üçte bir seviyelere düştü fiyatlar son üç dört yılda. Dünyada bu kadar talep varken bir taraftan da üretim sektörü deli gibi bataryaya yatırım yaparken halihazırda ucuzlamaya başladı. MW başına 350 bin dolar seviyelerinden 150 bin dolarları konuşacak seviyeye geldik. Daha da inecek. Depolamalı santral tarafında Türkiye öncü davrandı ve doğru bir iş yapıldığını düşünüyorum. 

Şu ana dek 2024'ü konuştuk. Peki, 2025 nasıl bir sene olacak? Ne bekliyorsunuz?

Şubat ayında dağıtım şirketimizle eurobond kupon ödememizi yaptık. 750 milyon dolarlık tahvilin ikincisi de yıl içinde olacak. 2025'te dolar nezdinde elektrik fiyatların yine durağın olacağını öngörüyoruz. Bizim bu yıl gündemimizde önemli yer tutan konular yüzer ve hibrit santraller. Bizim ikisi büyük barajlı 25 tane hidroenerji santralimiz var. Adıgüzel Santrali aynı zamanda sulama barajı ve elektrik üretiyor. Bir de en büyük yatırımımız Adana'da Göktaş Santrali. İkisi toplam 275 MW kurulu güce sahip. Baraj üstünde konuşlanacak yüzer santraller ile yazın üretim yapılamayan dönemde hibrit bir şekilde değerlendirebileceğiz. Bunun mevzuat altyapısının ilk adımı atıldı. Devlet Su İşleri tarafından çıkarılacak bir yönetmeliği bekliyoruz. O zaman da bunun için hazırlanacağız. 50 MWgücünde bir lisansımız var yüzer santralde. Öte yandan yenilenebilir enerji üretiminde bizim için yağışlar da önemli ancak yağmuru değil karı severiz biz. Dağlardaki karın yavaş erimesi tüketimin yoğunlaştığı yaz aylarında suyun bol olmasını sağlar. Bu sene dağlara baktığımızda kar seviyesi geçen seneden daha iyi görünüyor. Dolayısıyla üretim tarafında bütçemizi geçen seneye göre daha yukarıda yaptık.

Üretim yanında sizin bir de dağıtım tarafınız var. Orayla ilgili ne söyleyebilirsiniz? 

Dağıtım sektörü, her yıl 2 milyar dolardan fazla yatırım yapılan dev bir alan. Aydem Enerji olarak bizim için de çok önemli bir iş. ADM ve GDZ şirketlerimizle Aydın, Denizli, Muğla, İzmir ve Manisa gibi Türkiye'nin en hızlı gelişen bölgelerinde hizmet veriyoruz. Grubumuzun karlılığının yaklaşık yüzde 70'i dağıtım faaliyetlerinden geliyor. 2025 dağıtım sektörü için çok önemli bir yıl. Her beş yılda bir, dağıtım tarifeleri belirleniyor ve 2025'te dördüncü uygulama dönemini tamamlayarak 2026-2030 dönemi için hazırlıklara başladık. İş gücü yoğun bir sektör olduğu için işçilik maliyetlerinin artışı, enflasyonist baskılar ve finansmana erişimdeki zorluklar bizi de etkiledi. Bu süreçte finansal istikrarı sağlamak ve yatırımları sürdürebilmek için Ekim ayında GDZ Dağıtım tarafında 400 milyon dolarlık tahvil ihracı gerçekleştirdik. Bu sadece bizim için değil, sektör açısından da önemli bir adımdı. Dağıtım sektörünü diğerlerinden ayıran en büyük fark, yatırımları durduramamanızda. Şehirler büyüyor, elektrik talebi sürekli artıyor ve bu talebe cevap verebilmek için altyapı yatırımlarının kesintisiz devam etmesi gerekiyor. Bu yüzden dağıtımda süreklilik esastır. 

Ne kadarlık bir yatırımı var şirketin? 

Trafoların yerleştirilmesi, direklerin ve altyapının kurulması... 2024'ten önceki üç yılda 720 milyon dolar mertebesinde sadece dağıtım sektörüne yatırım yaptık ve her yıl yaklaşık 200 milyon dolar yatırım yapacağımızı öngörüyoruz. Önümüzdeki dört yıllık dönemde tüm dağıtım sektörünün 10 milyar dolar yatırım yapması bekleniyor. Ayrıca bizim yaptığımız Eurobond bu açıdan da çok değerliydi. Sektör İçin nasıl bir önemi var? Sektörde ilk defa yabancılara giderek, dağıtımın Türkiye'de sağlıklı bir sektör olduğunu ve geri dönüşleri gösterdik. Bir ay içinde 400 milyon dolar getirebildik. Şu an yurt dışındaki birçok önemli yatırımcı artık Türkiye'deki dağıtım sektörünün farkında, biliyor ve bunun önünü açtığımızı ve arkasının geleceğini düşünüyorum. Türkiye'nin yüzde 10-12'sine tekabül eden elektriği biz dağıtıyoruz. Önemli bir yıl bizim için. Şimdi 2026-2030 tarife dönemine hazırlıklarımızı yapıyoruz. 

Dağıtım sektörü sizin için karlı bir alan mı? 

Dağıtım ayağımızdan memnunuz. Marjların yüksek olmadığı ama hacmin yüksek olduğu ve düzenli nakit akışının sağlandığı bir alan. Enerji yatırımları zaten kısa vadeli işler değil. Santral tarafında 6 ila 8 yılda bu yatırım dönüyor. Dağıtımda da aynı. Yani karıyla beraber 10 yılda dönen bir işten bahsediyorsunuz. Ama ülkeye fayda sağlayan, yapması keyifli bir iş. Elektriğin nasıl ulaştırıldığını, zahmetli tarafını anlamak önemli. Çünkü bunu bilmeden önce yani üretip verdiğinizde hayatın orada bittiğini düşünebilirsiniz. İnsanlara dokunan tarafını bilmek ve insanların oradaki hissiyatını anlamak çok katma değerli. 

Bakanlığın süper izin isimli bir çalışması var bu konuda neler düşünüyorsunuz?

Bu mesele sektör için çok değerli. Çünkü bu ülkenin enerjiye ihtiyacı var ve önünde büyüyecek geniş bir alan var. OECD ülke ortalamasına baktığınızda yıllık 8 MW saat olan tüketim bugün bizim ülkemizde 3.3 MW saat. Yani bizim önümüzde daha uzunca bir yol var. Cari açığa baktığınızda 2023 sonunu hatırlıyorum işte yüzde 80'i neredeyse enerjiden kaynaklanıyor. Yabancı borç verenler açısından baktığımızda dışarıdan ülkedeki bu tür izin süreçlerinin uzaması belirsizlik yaratıyor. Süper izin meselesiyle birlikte cari açık bir an önce düşürecek adımlar daha hızlı atılacak ve finansmana erişim de bu kararlılığı gören borç verenler nezdinde pozitif bir sonuç doğuracak.